-
Perikles • Fabius - Plutark
1 × 36,00 TL
-
Toplam : 36,00 TL
51,00 TL 68,00 TL
Immanuel Kant (1724-1804) tüm yaşamını doğduğu ve hiç ayrılmadığı Prusya kenti Königsberg’de geçirdi. Orada tanrıbilim okudu, 1755’te öğretmenlik görevine başladı, 1770’te mantık profesörü oldu, ve hiç evlenmedi.
En önemli yapıtı olan Arı Usun Eleştirisi’nde bilme yetimizin bilmeye yetenekli olup olmadığını bilmemiz, yani bilmeden önce bilmemiz gerektiğini göstermeye çalıştı. Kişisel bilincini Gerçeğin saltık yargıcı sayarak, ve Usun gerçeği bilme gücünü kendi bilincinin bir eleştirisi olarak görerek, aslında sonlu anlağa yapılan bir saygısızlık sayarak, ‘arı Us’ dediği sıradan derin düşünme yetisini eleştirdi, onu bilginin sınırlarını aşması zemininde kınadı. Arı Usun Eleştirisi, her “eleştiri” durumunda olduğu gibi, gerçekte bir ön eleştirinin eleştirisidir, her eleştiri durumunda olduğu gibi ikinci eleştiridir. Ve eleştiri saltık bir bilgi konumundan yapılmadıkça, yalnızca yorum, ya da yalnızca yorumun yorumudur.
— Kant eleştirisine kanıt olarak herhangi bir çıkarsama ya da tanıtlama sunmayı gerekli görmeksizin, tüm belirlenimlerden boşaltılmış ve dolayısıyla bilinmesi özel olarak olanaksızlaştırılmış ve gereksizleştirilmiş bilinemez bir kendinde-Şey soyutlamasını gösterdi. Bilme yetisi gerçek Varlık ile, kendinde-Şey ile ilişkisiz olarak salt kendi düşüncelerini bilebilirdi. Bilmenin bilincinin ötesine, nesnelliğe geçmesi yasaklandı.
Kant’ın tanıtlamaları sıradan bilincin olağan, eş deyişle gevşek tasım işlevleridir, her içeriğe eşit ölçüde açık olarak herhangi bir yöntemsel karakter göstermezler. Bu seçme özgürlüğü içinde, Eleştirel Felsefe Realiteyi bilginin alanından uzaklaştırır ve fenomenin öznelliği içine yerleşerek yalnızca bilincin kendisinin bilginin içeriği olabileceğini savunur.
Yine, eğer Kant’ın felsefesini düzeltmeden alırsak, insan için olanaklı olan yalnızca fenomenal bir ‘bilim,’ bilginin yerini alan inancın temelinde fenomenal bir ahlak ve törellik, ve kişisel-öznel beğeniler temelinde fenomenal, göreli bir estetiktir.
Özellikle ‘aşkın/transzendent’ olan ile ilgilenmeyen felsefesine keyfi olarak ve paradoksal olarak ‘Aşkınsal/Transzendental Felsefe’ adını veren Kant kuşkucu eğilimi ile haklı olarak Aufklärung filozofları arasında bir onur konumunu doldurdu. Tüm zamanlarda kendisini dinlemeye ve izlemeye hazır eşit ölçüde kuşkucu eğilimli geniş bir bilinç alanının duygudaşlığını kazandı. Kişisel olarak bir nihilist olmasa da, “insanın yamuk tahtasından düzgün hiçbirşey yapılamaz” diyordu.
Kant gerçeğin bilgisini yasakladığına göre, doğal bilinç Kant’tan yalnızca Kant’ın görüşlerini alabilir, ve prosaik karakteri ile onlara bayılır.
— Aziz Yardımlı
Arı Usun Eleştirisi
Kritik der reinen Vernunft
(Birinci Yayım [A] 1781; İkinci Yayım [B] 1787 )
Arı Usun Eleştirisi yaygın olarak felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Kant’ın “ilk eleştirisi” olarak da bilinen yapıt Kılgısal Usun Eleştirisi ve Yargı Yetisinin Eleştirisi tarafından izlendi. Kant’ın kuşkucu David Hume’dan inakçılıktan özgürleşmede ciddi olarak etkilendiğini söylemesine karşın, çalışmanın daha sonraki Anglo-Saxon kuşkucu geleneği ile herhangi bir sürekliliği yoktur. Hegel Fichte’nin ve Schelling’in felsefelerinin Kant’ın aşkınsal felsefesinin ötesine geçemediklerini düşünür ve kendi dizgesi açısından Kant’a herhangi bir borcu olmadığını belirtir. (Büyük Mantık Bilimi’ne not).
İçindekiler | Özdeyiş (Bacon) 6 I EKLER |
---|
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Jean-Jacques Rousseau
Toplumsal Sözleşme ya da Politik Hakkın İlkeleri
Çeviren: Aziz Yardımlı
160 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Fransa’dan kaçan Kalvinist bir ailenin çocuğu olan Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) bir Huguenot cumhuriyeti olan Cenevre kentinde doğdu. Çok küçük yaşta ona romanslar okuyan babasına kendisi Plutark’ın Yaşamlar’ını okumaya başladı. 16 yaşından sonra bir süre onu kültür dünyası ile tanıştıran ve onda müzik ilgisini uyandıran Madame Louise de Warens ile birlikte yaşarken yoğun bir kendini eğitme dönemine girdi. Paris’te bir süre için Diderot’nun yakın dostu oldu; Thérëse Lavasseur’den olan çocuklarına babalık etmeyi ve bakmayı başaramadı. 1752’de operası “Le Devin du Village” (“Köy Falcısı”) Kral XV. Louis için sahnelendi ve büyük beğeni ve başarı kazandı; yeni bir müzikal nota dizgesi geliştirdi.
Plutark
Theseus • Romulus
Çeviren: Meriç Mete
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Jean-Jacques Rousseau Plutark üzerine şunları yazar: “Bugün bile zaman zaman okuduğum az sayıda kitap arasında Plutark beni en sıkı kavrayan ve bana en yararlı olan yazardır. Çocukluğumda ilk okuduğum oydu, yaşlandığımda okuduğum sonuncu o olacaktır. Hemen hemen birşey kazanmadan okumadığım biricik yazardır.” (Rousseau, Les reveries du promeneur solitaire, 4.)
İlk kez İtalyanca’ya çevrilen Yaşamlar’ı Batı Avrupa Jacques Amyot’nun Fransızca çevirisi (1559) ile tanıdı. Thomas North’un İngilizce çevirisi (1579) Amyot’nun çevirisi üzerine dayanır. 1683’te John Dryden Yaşamlar’ın Yunanca asıllarından yapılmasını sağladı. Almanca çeviri 1799-1806 yıllarında yayımlandı.
Kaufmann
Goethe
Çeviren: Aziz Yardımlı
96 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Goethe 28 Ağustos 1749’da Frankfurt-am-Main’de doğdu. Babası bir tüzeci ve imparatorluk danışmanı idi. 16 yaşına dek evde eğitim gördü ve İncil’i ve klasikleri tanıdı, İtalyanca, İbranice, İngilizce, resim ve çizim öğrendi. 1765’te Leipzig Üniversitesinde tüze eğitimi için hazırlığa başladıysa da ilgisi yazın alanına yönelikti. Tüze eğitimini 1771’de Strasbourg’da tamamladı. Orada Herder ile tanıştı. O günlerin ürünü olan Götz von Berlichingen (1773) on altıncı yüzyıl hırsız-şövalyesi üzerine bir tiyatro oyunuydu, ve “Sanki bir uyurgezer tarafından” dört haftada yazılan Genç Werther’in Acıları (1774) ile Sturm und Drang (“Fırtına ve Gerilim”) olarak bilinen yazınsal devimi başlattı. 1775’ten sonra Dük Karl August’un çağrısı üzerine Weimar sarayına yerleşti ve yaşamının sonuna dek orada kaldı. 10 yıl boyunca devlet görevleri ile ilgilendi.
Walter Arnold Kaufmann (1921–1980) bir Alman-Amerikan felsefeci, çevirmen ve şair idi. Felsefe ve yazın üzerine olduğu gibi asıllık ve ölüm, ahlak felsefesi ve varoluşçuluk, teizm ve ateizm, Hıristiyanlık ve Yahudilik üzerine de çok sayıda yazısı vardır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.