Aydınlanma — Frederick Copleston
240,00 TL 320,00 TL
Açıklama
Popüler tasarımda hangi kılıklar altında görünürse görünsün, Aydınlanmayı ancak ve ancak Kavramına göre anlayabiliriz. Aydınlanma kendini Boşinanç ile karşıtlık ve kavga içinde belirler, ve anlatımın ‘bilgi’ için bir eğretileme olarak kullanılması Aydınlanmanın tini açısından ilgisizdir. Salt bilen biri Aydın olmak zorunda değildir. Aydınlanma başlıca Katolik Boşinancı Reformasyon ile yenemeyen ama Karşı-Reformasyonun denetiminden de kaçmayı başarabilen Fransa’ya özgüdür. Kendini henüz Yurttaş Toplumuna eğitememiş halklar için politik olarak yalnızca despotun türü değişebilir ve Aydınlar salt “aydınlar” olmada aydın olmayan bilgisiz halktan üstün oldukları için, politik despotizmi üstlenmek zorunda olduklarını duyumsarlar. Aydın sorumluluğu halkın sorumsuzluğu, ve Aydının istenç halkın istençsizliğidir. Aydınlanmanın belgisi “Herşey halk uğruna, ama halk tarafından değil” biçimindedir. Aydınlanma felsefesi denebilecek olan şey usdışı görgücü temellerde gelişir, ve kuramsal kuşkuculuk kılgısal yararcılık ile bütünlenir. Gerçekte Usa güvenmeyen kuşkucu bir karakteri temsil eden ve sözde felsefesi görgücülükten başka birşey olmayan Aydınlanmanın “ussalcı” karakteri kendini yalnızca boşinanç karşısında ölçen bir usun kibridir.
Aydınlanma ancak yaygın ve boğucu bir Boşinanç yaratabilen, daha doğrusu İnancı Boşinanca döndürebilen bir kültürel iklimde doğabilirdi — inancını dünyasal putlardan gökyüzüne yükselten ve içinde duyuncun ussallığını olgunlaştırmakta olan bir süreçte değil. Bu nedenle Aydınlanma tipik bir Avrupa fenomenidir, çünkü tıpkı karşısavı olduğu Boşinanç gibi henüz yüreğin duyarlığından yoksun olan Aydınlanma da usun eşit ölçüde duyunçsuz belirişidir. Avrupa aralarında din ve felsefe de olmak üzere tüm birincil kültürel bileşenlerini dışarıya borçludur. Ama tarihte kestirmelerin olanaksızlığı ölçüsünde, daha açık olarak, düşünce evrelerinin analitik bir gökten iniyor olmamaları, tersine, ulusların bilincinde kendi eytişimi ile evrimlenen bir süreci anlatıyor olmaları ölçüsünde, Doğunun kültürel bütünü özümsenmekten çok bu yeni kültürün kategorilerine indirgenecek, Orta Çağların karanlık Avrupası ona yabancı bir kültürel töze doğal olarak yalnızca henüz yetenekli olduğu kategorileri yansıtacaktı. Avrupa’da ödünç İnanç boş-inanca, ve eşit ölçüde ödünç Felsefe de boş-felsefeye dönüştü, her iki alanda da duyusal ilke doğal vargısına götürdü. Skolastik Felsefe ve Katolik Kilise.
Boşinanç henüz duyulurun/dünyasalın üstüne, yüreğin arı tinselliğine, tanrısal gerçekliğin sezgisine yükselememiş hilekarlıktır. Bu tuhaf inanç bu nedenle öte dünyanın değil ama tersine duyulur dünyanın, bu dünyanın bir sorunudur, ve tam bu özdekçiliği nedeniyle İnancın en kaba ve en yabanıl tinidir — engisizyon, haçlı seferleri, cennetin satılması vb. —Böyle bir karanlık bilincin aydınlıktan ve aydınlanmaktan başka birşeye gereksinimi olmadığı açıktır. Aydınlanma boşinanca karşıdır. Aydınlanmanın erdem, değer, ve derinliğinin ölçüsünü saptayan budur. Ve Aydınlanma bir yalancı inançtan eşit ölçüde yalancı bir başkasına düşer, düşünsel saflığı onu kaba özdekçilikten başka bir yere götüremez. Onun için artık herşey özdektir. Açıktır ki Aydınlanma da tepkisi olduğu aynı düşünce ikliminin ürünüdür, ve felsefeyi özdekçiliğe ve politikayı teröre indirgemesi salt mantıksal zayıflığına ve duyunç yoksunluğuna bağlıdır. Boş-inanca karşı eşit ölçüde boş-usun belirişi olarak Hıristiyan Avrupa’ya özgü bu geç fenomen Avrupa’nın dinsel bilinçaltını rahatlatır ve bu düzeye dek doğa bilimlerinin gelişmesi ile, modern toplumsal bilincin doğuşu ile, ve modern felsefe ile ilgisi bütünüyle dışsaldır. — Aziz Yardımlı
Ek bilgi
İçindekiler | ANABÖLÜM BİR BÖLÜM I 1. Giriş Notları 11 1. Ansiklopedi: Diderot ve d’Alambert 57 1. Yaşam ve Yazılar 81 1. Toplumsal Sözleşme 106 BÖLÜM V 1. Christian Thomasius 133 1. Giriş Notları; Büyük Frederick; ‘Halk Felsefecileri’ 156 1. Hamann 172 BÖLÜM VIII 1. Giriş Notları; Yunanlılar, St. Augustine 191 1. Giriş Notları 208 EK: KISA BİR KAYNAKÇA — 227 |
---|
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
İlgili ürünler
Törebilim – 2 – Spinoza
66,00 TLTörebilim – 2 – Spinoza
66,00 TLTarih Felsefesi – 4 – Germanik Dünya – G. W. F. Hegel
51,00 TLG. W. F. Hegel
Tarih Felsefesi – 4 — GERMANİK DÜNYA
Çeviren: Aziz Yardımlı
136 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Hegel’in Tarih Felsefesi’nde modern dönem Dünya-Tininin evrensel özgürlük bilincini kavraması ile belirlenir. Özgürlük ancak özgürlük bilinci evrenselliği içinde bilindiği düzeye dek kavramına uygundur. Ancak despotik Birin ya da Birilerinin özgürlüğü olmayan, ancak bütün bir insanlığı kucaklayan evrensel özgürlük, bu kavramına uygun düşen özgürlük insanlığın engelsiz gelişiminin olanağıdır. Tarih olgusal olarak ya da görgül olarak alındığında, Germanik Tin Doğunun, Helenik tinin ve Roma tininin tarihsel vargısı, Dünya-Tininin kendisine karşı verdiği ve kendisine karşı kazandığı Özgürlük kavgasının bilincidir.
Tarih Felsefesi – 4 – Germanik Dünya – G. W. F. Hegel
51,00 TLMonadoloji – Leibniz
36,00 TLLeibniz
Monadoloji
Çeviren: Aziz Yardımlı (Türkçe-Fransızca-Almanca-İngilizce)
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Alman felsefeciliğinin babası olarak bilinen Leibniz (1646-1716) bilginin duyusal-algıdan türediği sanısı içinde olan İngiliz Görgücülüğü ile karşıtlık içinde, ve Usu felsefelerinin ve bütün bir varoluşun ilkesi, anlamı, değeri olarak kabul eden Spinoza ve Descartes ile birlikte Kıta Ussalcılığının önde gelen adları arasında durur. Ama Leibniz herşeyden önce bugün de onun notasyonu ile bütün bir modern dünyada fiziksel evrenin nicelik yanından anlatımı olarak kullanılan Kalkülüsün bulucusudur.
Monadlar ya da Birler “bireysellik ilkesinin” anlatımları olarak Batı felsefi geleneğine aittir ve soyut Biri gerçek varlık olarak görme eğilimindeki Doğu monizmi ile karşıtlık içinde durur.
Leibniz’e göre bu dünya olanaklı dünyaların en iyisidir ve ondaki kötülük, çirkinlik ve yanlışlık yalnızca ve yalnızca Tinin gelişiminde henüz etik, estetik ve entellektüel varoluşuna ilişkin bilgisizliğini bütünüyle yenmemiş olmasına bağlıdır. Özsel olarak ussal olan insan kendini görüngü dünyasında da saltık olarak ussallaştırma, onun sonsuz gizilliğine uymayan kötü biçimlerden özgürleşme olanağı ve zorunluğu altındadır. Varolan usdışı kültürel durum ussal gerçeklik karşısında zorunlu olarak güçsüz ve geçici hiçlikten başka birşey değildir. Ussal evren sonsuz bir monadlar çokluğu içinde bir uyum, bir “önceden-saptanmış uyum” varoluşudur. Leibniz’in ussal optimizmi henüz yarı yoldaki insanın bilgi, duyunç ve estetik duyarlıktaki toyluğunu onun yazgısı olarak ve böylece varoluşu anlamsız olarak gören nihilizme (ve pesimizme) erken bir yanıttır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.