-
Tarih Felsefesi - 1 - Giriş - G. W. F. Hegel
1 × 51,00 TL
-
Toplam : 51,00 TL
G. W. F. Hegel
Tarih Felsefesi – 3 — YUNAN VE ROMA DÜNYASI
Çeviren: Aziz Yardımlı
144 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Hegel’in Tarih Felsefesi üzerine 1822-23 ile 1830-31 arasında verdiği derslerin ilk düzenlemesi felsefecinin ölümünden sonra 1837’de Eduard Gans tarafından ‘Tüm Yapıtlar’ın [Vollständige Ausgabe] parçası olarak yayımlandı. Bundan sonra eldeki tüm gereç 1847’de öğrencilerin ders notlarını Hegel’in kendi elyazmaları ile bütünleştiren Karl Hegel tarafından bir kez daha düzenlendi. Ve bunu Georg Lasson tarafından Hegel’in yapıtlarının ‘Eleştirel Yayım’ının [Kritische Ausgabe] bir bölümü olarak hazırlanan bir başka düzenleme izledi. Tüm bu çabalar doğal olarak eldeki felsefi içeriği yalnızca dışsal olarak toparladılar ve Hegel’in Tarih Felsefesi açıktır ki bu yapısıyla ona verilebilecek son biçimi kazanmış olmaktan uzaktır. Gene de bunun nedeni yalnızca çalışmayı yayıma hazırlayanın Hegel’in kendisi olmaması değildir. Hegel yaşamı boyunca içeriği sürekli olarak geliştirdi, yeniden düzenledi ve onu ideal kurgul biçime ulaştırmaya çalıştı. Ve yalnızca Tarih Felsefesi’nin değil, ama Mantık Bilimi de içinde olmak üzere bütün bir Ansiklopedik Dizgenin bir oluş sürecinde olması Felsefe Tarihinin işinin henüz bitmediğini, Logosun insan bilincinde açınmasının henüz tamamlanmış olmadığını gösterir. — Bu çeviri Karl Hegel’in düzenlemesinden yapıldı.
51,00 TL 68,00 TL
Dünya Tarihi Doğu Dünyası ile başladı. Ama Doğu Tini özgürlük bilincinde ilerlemedi, kendini gerçek kendisi olmak için özgür bırakmadı; gelişti, ve tüm gelişimini despotik bilinç düzeyinin izin verdiği sınırlar içine kapadı: Ahlakı, Sanatı, Bilimi, Dini yalnızca sonlu Birin özgürlüğünü kabul edebilen bir kültür biçimine pıhtılaştı. — Güzel Sanat İdeali, Demokrasi, Bilim, Felsefe, tümü de insanın uygarlaşma sürecine Helenik Tinin katkıları oldu — ama evrensel Özgürlük, evrensel Eşitlik, evrensel İnsan Hakları kavramları değil. Bütününde Helenik Tin — ve Platon ve Aristoteles bile — insanın salt insan olduğu için özgür olduğunun ve sonsuz değer taşıdığının bilincine yükselmedi. Bu kavramlara yer açmak için, Tinin daha öte gelişimine izin vermek için Helenik Tin ortadan kalkmak zorundaydı. Büyük İskender’in Helenik kent-devletine son vermesi ile birlikte Helenik bireysellik tüm güzelliği, sevinci ve erdemi ile Tarih oldu. — Roma Tini Helenik Tinin özsel belirlenimlerini kabul etti, ama kültürün bütününü Evrensel İstencin zorbalığı altına getirerek bireyselliği soyut tüzenin disiplini altında yok etti. Bu imparatorluk da Tinin onda doyum bulabileceği ereksel şekli değildi. İnsanın gerçek karakterine, gerçek değerine, gerçek özgürlüğüne, gerçek eşitliğine özlem duygusunu geliştirecek bir tinsel eziliş noktasında, Tinin Gerçek şeklinin başlangıç noktası olacak bir yitmişlik noktasında kendini ortadan kaldırdı. Ancak bundan sonra Dünya Tarihi Tinin tüm kavramlarına eksiksiz edimselleşme hakkını verecek olan modern gelişme sürecine girdi.
Hegel felsefi çözümlemelerini bir Avrupalının, bir Hıristiyanın, bir Almanın göreli tarihsel bakış açısından üretmedi. Olanaklı en vurgulu anlamda, giderek en tutkulu anlamda, bakış açısının evrensel Usun/Logosun bakış açısı olduğunda, bir Alman ya da Batılı olarak yazmadığında, böyle kültürel sonlulukların üstünde ve ötesinde olduğunda diretti, ve bunu Tinin Görüngübilimi’nden başlayarak yaptı.
Hegel’in bilgi olarak, ussal bir dizge olarak, sözcüğün tanıtlı anlamında Bilim olarak gördüğü Tarih çözümlemesini Doğu ve Batı gibi, sol ve sağ gibi kendileri tarihsel olan bakış açılarından, ya da eşit ölçüde öznel ulusal, sınıfsal, ırksal, etnik bakış açılarından yargılamak onu yorumlamaktır — ve bir ‘görüş’ olarak yorumlama açıktır ki nesnelliğin söz konusu olduğu yerde hiçbir değeri olmayan, ancak göreli bir anlam taşıyan bir duruş noktası, salt bir kültürdür. Oysa kültür, Hegel’in ereksel-gelişimsel öncülleri üzerine, tam olarak Tarihin dışsal gerecinin kendisidir, Tinin ne yaptığını bilmeden ürettiği tözsüz içeriktir, ve belirlenimi kendini uygarlığa tamamlamak, Saltık Tin alanında kendini değerin kendisine, Saltık Değere yükselterek ortadan kaldırmaktır.
Hegel’in felsefesinde Tinin özünün Özgürlük olması Tinin kendisinden başka bir etmen tarafından, örneğin materyalistik altyapı, üretim ilişkileri, üretici güçler vb. tarafından belirlendiğini ileri süren görüşleri ait oldukları despotik bilincin alanına sürer. Tarihin kavramı onun Dünya-Tininin öz-belirlenim alanı olması, İstencin kendini tüm içeriği ile edimselleştirmesidir: Özgürlük ancak Özgürlük yoluyla, ancak öz-belirlenim yoluyla gerçekleşir. Usun Duyunç olarak itki, tutku, hırs vb. üzerinde güç ve böylece özgürlük olduğunu anlatan ereksel nedensellik kavramı insanı salt bir uzantı olarak gören materyalistik nedensellikten bütünüyle başka bir kavramdır. İstenç kendini belirlemiyor ama başka birşey tarafından, altyapı vb. tarafından belirleniyorsa, İstenç değildir, çünkü özgür değildir.
İçindekiler | Bölüm II. Yunan Dünyası 7 EKLER |
---|
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Plutark
Solon • Poplicola
Çeviren: Meriç Mete
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Jean-Jacques Rousseau Plutark üzerine şunları yazar: “Bugün bile zaman zaman okuduğum az sayıda kitap arasında Plutark beni en sıkı kavrayan ve bana en yararlı olan yazardır. Çocukluğumda ilk okuduğum oydu, yaşlandığımda okuduğum sonuncu o olacaktır. Hemen hemen birşey kazanmadan okumadığım biricik yazardır.” (Rousseau, Les reveries du promeneur solitaire, 4.)
İlk kez İtalyanca’ya çevrilen Yaşamlar’ı Batı Avrupa Jacques Amyot’nun Fransızca çevirisi (1559) ile tanıdı. Thomas North’un İngilizce çevirisi (1579) Amyot’nun çevirisi üzerine dayanır. 1683’te John Dryden Yaşamlar’ın Yunanca asıllarından yapılmasını sağladı. Almanca çeviri 1799-1806 yıllarında yayımlandı.
Plutark
Perikles • Fabius
Çeviren: Meriç Mete
120 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Jean-Jacques Rousseau Plutark üzerine şunları yazar: “Bugün bile zaman zaman okuduğum az sayıda kitap arasında Plutark beni en sıkı kavrayan ve bana en yararlı olan yazardır. Çocukluğumda ilk okuduğum oydu, yaşlandığımda okuduğum sonuncu o olacaktır. Hemen hemen birşey kazanmadan okumadığım biricik yazardır.” (Rousseau, Les reveries du promeneur solitaire, 4.)
İlk kez İtalyanca’ya çevrilen Yaşamlar’ı Batı Avrupa Jacques Amyot’nun Fransızca çevirisi (1559) ile tanıdı. Thomas North’un İngilizce çevirisi (1579) Amyot’nun çevirisi üzerine dayanır. 1683’te John Dryden Yaşamlar’ın Yunanca asıllarından yapılmasını sağladı. Almanca çeviri 1799-1806 yıllarında yayımlandı.
Kaufmann
Goethe
Çeviren: Aziz Yardımlı
96 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Goethe 28 Ağustos 1749’da Frankfurt-am-Main’de doğdu. Babası bir tüzeci ve imparatorluk danışmanı idi. 16 yaşına dek evde eğitim gördü ve İncil’i ve klasikleri tanıdı, İtalyanca, İbranice, İngilizce, resim ve çizim öğrendi. 1765’te Leipzig Üniversitesinde tüze eğitimi için hazırlığa başladıysa da ilgisi yazın alanına yönelikti. Tüze eğitimini 1771’de Strasbourg’da tamamladı. Orada Herder ile tanıştı. O günlerin ürünü olan Götz von Berlichingen (1773) on altıncı yüzyıl hırsız-şövalyesi üzerine bir tiyatro oyunuydu, ve “Sanki bir uyurgezer tarafından” dört haftada yazılan Genç Werther’in Acıları (1774) ile Sturm und Drang (“Fırtına ve Gerilim”) olarak bilinen yazınsal devimi başlattı. 1775’ten sonra Dük Karl August’un çağrısı üzerine Weimar sarayına yerleşti ve yaşamının sonuna dek orada kaldı. 10 yıl boyunca devlet görevleri ile ilgilendi.
Walter Arnold Kaufmann (1921–1980) bir Alman-Amerikan felsefeci, çevirmen ve şair idi. Felsefe ve yazın üzerine olduğu gibi asıllık ve ölüm, ahlak felsefesi ve varoluşçuluk, teizm ve ateizm, Hıristiyanlık ve Yahudilik üzerine de çok sayıda yazısı vardır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.