İndirim!

Tek-Boyutlu İnsan — Herbert Marcuse

Herbert Marcuse
Tek-Boyutlu İnsan
İleri İşleyim Toplumunun İdeolojisi Üzerine İncelemeler
Çeviren: Aziz Yardımlı
4. baskı; 13,5 × 21,5 cm; 224 sayfa; 1. Hamur
(PDF formatı  Google Play’den edinilebilir.)

285,00 TL 380,00 TL

Stokta yok

Stokta yok

ISBN: 978 975 397 013 6 Kategoriler: , , Etiketler:

Açıklama

Tek-Boyutlu İnsan İçin Arkasöz
Aziz Yardımlı

Yeni-Solun Babası olarak bilinen Herbert Marcuse (1898-1979) Frankfurt Okulunun ikonudur. Berlin’de Yahudi bir ailede doğdu; Alman Ordusunda Birinci Dünya Savaşına katıldı; 1922’de Ph.D. tezini Freiburg Üniversitesinde tamamladı; Edmund Husserl ve Heidegger ile birlikte çalıştı; 1933’te Frankfurt Araştırma Kurumu’na katıldı; aynı yıl ABD’ye yerleşti ve 1940 ABD yurttaşı oldu; 1940’ta Us ve Devrim’i yayımladı.

Felsefeyi bir “ideoloji” olarak gören Marcuse Proleteryanın dizge ile bütünleşerek devrimci niteliğini yitirdiğini düşünmesine karşın Marxizme bağlı kalabileceğini düşündü. Devrim olduğunu düşündüğü total kültürel dönüşümü “en alttakiler”den, dünyanın talihsizlerinen beklemeyi sürdürdü. Buna ek olarak, teknolojiyi özerk bir güç olarak, bütün bir kültürel dönüşümün insandan özerk öznesi olarak kabul etti. Karşıtlıksız tek-boyutlu İnsanın benzer olarak karşıtlık boyutunu yitiren Toplumunun devrimci dönüşümü, Marcuse’nin çözümlemesine göre, özerk bir politik güç karakterini kazanan teknoloji ve otomasyon tarafından başarılacak, tek-boyutlu İnsan Özgürlüğünü ve Kurtuluşunu ona egemen olan altyapı yoluyla kazanacaktır. Altyapı belirleyicidir.

Marcuse’nin tarihsel materyalist öncüllerine göre, tek-boyutlu insan istençsiz, özgürlüksüz bir nesne, bir bakıma doğa yasalarına benzer direnilmez güçler altında duran bir şeydir. Birey değildir çünkü birey olmak kendisi olmaktır. Ama tek-boyutlu insanın kendisi onu belirleyen alt-yapıdır. Tek-boyutlu insan karşıtlık niteliğini yitirmiş insandır çünkü onu belirleyen yabancı güdüleri olumsuzlayacak bir moral belirlenimden, ona var olanı olumsuzlama yeteneğini veren duyunçtan yoksundur. Tek-boyutlu insan “A = A” denkleminde anlatılır, ve böyle salt kendine özdeş insan kendisinde bu denklemi bozacak bir özden, ona değişim ve gelişim yeteneği verecek bir insan doğasından, onun yalancı kendisi ile karşıtlık içinde duran gerçek bir benlikten yoksundur. Tek-boyutlu insan eylemsiz insandır:

Marcuse “iki-boyutlu” insan, ya da onun simgeciliğini bir yana bırakırsak, “ussal-insan,” doğru olanı duyuncu ile belirleybilen, kendi istencini özgürce uygulayabilen ve toplumsal ve politik varoluşunun düzenini ussal duyuncu ve ussal istenci ile belirleyebilen bir insan kavramına yabancıdır. Ya da eğer kendisi bu yabancılığı yadsıyacaksa, portresini çizdiği tek-bloyutlu insanın kendisi öyledir. Onun insanı varoluşçu ya da nihilistik, umutsuz ve kötümser, usdışı ve istençsiz, özgürlüksüz ve duyunçsuz bir insandır—tek bir sözcükle, özsüz, böylece özgürlüksüztür. Böyle “insan” postmodern karakteri postmodernist komedyenlerden çok daha önce cisimselleştiren usdışı kendiliktir. Gerçekte, insan değildir; yalnızca saçma insan, dünyaya fırlatılmış bir Dasein, yabancılaşmış bir posadır. Böyle insan özsel olarak özgür, ussal, duyunçlu olan, kendini bilme ve böylece kendisi olma yeteneğini taşıyan insan değildir. Tek-boyutlu insan altyapının denetimine yakalanmış, giderek her zaman dışsal güçlerin denetiminde olan bir köledir. Kendi için karar verme yetisinden yoksundur, haksız ve eğri ve kötü olana karşı çıkma, karşıtlık gösterme gibi bir yeteneği yoktur. Dilediğini seçebilir çünkü moral doğrusu ve eğrisi, iyisi ve kötüsü belirli bir öz ile değil, ama anlamsız varoluşu ile görelidir. Böyle insan istenç değil ama özençtir. Bu belirlenimsizlik içinde, herşeyi seçebilir, herşey olabilir, iyinin ve kötünün ötesinde, daha doğrusu gerisindedir. Bu aptallık içindey, yalnızca aldatılmayı, manipule edilmeyi, sömürülmeyi ve ezilmeyi ve ölmeyi bilir. Bu nedenle varoluş koşullarını iyileştirme gücünden yoksundur, ve kurtarılmalıdır. Bu kurtarıcı Karl Marx’tır, ya da Lenin, Stalin, Mao ve benzerlerinin entellektüel kalıtlarıdır. Marcuse, kendisinden başka herkesin öyle olduğuna inanmamasına karşın, sonuna dek, ve ironik ve trajik olarak, Marxist olduğunu vurgulamada diretir. Leninist vb. değildir. Ama ayrımın nerede yattığını saptamada başarılı değildir.

Marcuse Yurttaş ve Yurttaş Toplumu gibi kavramlara da yabancıdır. İstenç, duyunç, özgürlük olmadığına göre, aslında bunlar Marx’ın materyalist öğretisi gereği birer “metafizik” olduklarına göre, Yurttaş Toplumu da düşlemsel bir kurgudur, reel değildir. Hiç kuşkusuz tüm toplumlar Yurttaş Toplumu, ve tüm uyruklar kendi istençleri olan Yurttaşlar değildir. Batı dışında, dünyanın geri kalanı ezici despotik kültürleri şu ya da bu özel biçimler ile sürdürmekte, kültürel çoğulculuğun tözünü sağlayan halklar, kitleler, yığınlar dile gelmez kültürel gerilikleri içinde despotik partilerin ve önderlerin istençlerine boyun eğmekten daha iyisin bilmemektedir. Yeryüzünün bu engin kültür alanları, çok-kültürlülüğün bu arabesk, grotesk ve prosaik dünyaları henüz ideolojinin denetimi altına alınabilirdir ve edimsel olarak ideolojinin denetimi altındadır çünkü böyle insanlar korkmaya, sinmeye, boyun eğmeye yeteneklidir, çünkü ideoloji varoloşunu ancak aldatılan, ancak bilinçsiz, ancak istençsiz ve özgürlüksüz kitlelelerin varoluşunda bulabilir. Bu kültürel-çoğulculuk evreninde Hak, Ahlak, Törellik kavramları henüz ancak cılız reelleşmeleri içindedir. Böyle tinlerde beslenenmeyi sürdüren İdeoloji modern yurttaş toplumunda arkaiktir, çünkü özgür insana kurtuluş önerdiği zaman, modern yurttaşa köle olduğunu bildirdiği zaman özgürlüğü hiçbir zaman tanımamış bir kültürel geriliğe ait olduğunu belgeler. Marcuse insanlığın kurtuluşunu böyle “iki-boyutlu” kitlelerde bulmada diretse de, daha gerçekçi bir umut olarak materyal güçlere daha güçlü olarak sarılır. Özgür insanın problemlerini onları çözmek için yarattığı gibi bir kavrayış henüz böyle bilince ulaşmamıştır.

MARCUSE’NİN HEIDEGGERCİ MARXİZMİNİN BELGİLERİNE ÖRNEKLER:
“Otomasyon, bir kez genel özdeksel üretim süreci olur olmaz, bütün toplumu devrimcileştirecektir.”
“Teknolojik dönüşüm aynı zamanda politik dönüşümdür,”
“Bu toplumun totaliter özellikleri karşısında, teknolojinin ‘yansızlığı’ biçimindeki geleneksel düşünce bundan böyle ileri sürülemez.”
“Toplum özgür bir toplum olabilmek için ilkin tüm üyeleri için özgürlüğün özdeksel ön-gereklerini yaratmalıdır.”
“Toplum köleliği hoş ve belki de giderek duyumsanmaz kılan gereksinimleri doyurmakla kurtuluş gereksiniminin hakkından gelir. … işleyim uygarlığının ileri alanlarında emekçi sınıflar belirleyici bir dönüşüme uğrar.”
“Şimdiye dek Usun tarihsel işlevi o denli de yaşamak, iyi yaşamak, ve daha iyi yaşamak itkisini bastırmak ve giderek yoketmek olmuştur—ya da bu itkinin amacına ulaşmasını ertelemek ve üzerine aşırı bir bedel koymak.”
“Aristotelesci biçimsel mantığın kısırlığı sık sık belirtilmiştir. Felsefi düşünce bu mantığın yanında ve giderek dışında gelişti.”
“Eytişimsel mantık biçimsel olamaz çünkü ‘olgusal/reel’ olan tarafından belirlenir”
“Dirimsiz nesneler … salt varoluşları yoluyla, kendilerine ilişkin hiçbirşey bilmedikleri eşitliklere katılırlar. Öznel olarak, doğa ansal değildir—matematiksel terimlerde düşünmez. Ama nesnel olarak, doğa ansal yapıdadır—matematiksel terimlerde düşünülebilir.”

ALINTI
“İnsan soyunu silip süpürebilecek bir atomik yıkım gözdağı bu tehlikeyi sürdüren güçlerin kendilerini korumaya da hizmet etmez mi? Böyle bir yıkımı önleme çabaları onun çağdaş işleyim toplumundaki gizil nedenlerinin araştırılmasının üzerine gölge düşürür. Bu nedenler kamu tarafından tanınmamış, açığa serilmemiş, saldırılmamış kalırlar, çünkü dışarıdan gelen — Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya — pek açık gözdağı önünde gerilerler. Eşit ölçüde açık olan şey hazır olma, uçurumun kıyısında yaşama, meydan okumayı karşılama gereksinimidir. Yoketme araçlarının barışçıl üretimine, savurganlığın eksiksizleştirilmesine, savunanları ve savunduklarını sakatlayan bir savunma için eğitilmeye boyun eğiyoruz.”

“Ve gene de bu toplum bir bütün olarak usdışıdır. Üretkenliği insan gereksinim ve yetilerinin özgür gelişimini yokedicidir, barışı sürekli savaş gözdağı tarafından sürdürülür, büyümesi varoluş için — bireysel, ulusal, ve uluslararası — savaşımı barışçıllaştırmanın gerçek olanaklarının baskılanması üzerine bağımlıdır. Toplumumuzun önceki, daha az gelişmiş evrelerini karakterize etmiş olandan çok ayrı olan bu baskı bugün doğal ve teknik bir hamlık konumundan değil ama tersine bir güç konumundan işlemektedir.”

Ek bilgi

İçindekiler

Giriş
Eleştirinin Felci: Karşıtlıksız Toplum

Tek-Boyutlu Toplum

1: Yeni Denetim Biçimleri
2: Politik Evrenin Kapanışı
Toplumsal Değişimin Durdurulması
Durdurmanın Getirebilecekleri
Gönenç Devleti ve Savaş Devleti

3: Mutsuz Bilincin Yenilmesi: Yüceltmenin Baskıcı Çözülüşü
4: Söylem Evreninin Kapanışı
Total Yönetimin Dili
Total Yönetimin Araştırması

Tek-Boyutlu Düşünce

5: Olumsuz Düşünme: Yenilmiş Başkaldırı Mantığı
6: Olumsuz Düşünmeden Olumlu Düşünmeye:
Teknolojik Ussallık ve Baskıcı Egemenliğin Mantığı
7: Pozitif Düşünmenin Utkusu: Tek-Boyutlu Felsefe

Almaşıkların Şansı

8: Felsefenin Tarihsel Üstenimi
9: Kurtuluş Yıkımı
10: Vargı

Kısa Bir Sözlük
Tek-Boyutlu İnsan İçin Arkasöz / Aziz Yardımlı

Sözlük

Tek-Boyutlu İnsan İçin Kısa Bir Sözlük

A
AFL-CIO (American Federation of Labor and Congress of Industrial Organisations) 1955’te bu iki kümenin birleşmesi ile oluşan Amerikan sendikalar birliği
almaşık alternative
anamalcılık capitalism
anlatı narrative
anlatım expression
anlık mind
anlıksal intellectual
ansal mental
aracılık, dolaylılık mediation
araçsallık instrumentality
araçsalcılık instrumentalism
arketip, ilkörnek archetype
artı-değer surplus-value
aşkın transcendent
aşkınsal transcendental
aygıt apparatus
aykırılık contrariety
ayrımsama apprehension

B
bağlılaşım correlation
barışçıllaş(tır)ma pacification
baskı repression
baskıcı repressive
baskıcı egemenlik domination
bastırmak supress
başat dominant
beatnikler Beat Generation 1950’lerde olgunlaşan kuşak. Batının toplumsal ve politik dizgelerini, düzenli çalışmayı, iyelikleri, geleneksel giysileri redederek anarşist, ortaklaşacı bir yaşamı, uyuşturucu kullanmayı benimsediler.
belirlenim determination
belirli determinate
belirtik explicit
belit axiom
benzeştirme assimilation
betilenim configuration
betimlemek describe
doktrin aşılama indoctrination
biçem style
biçim form
bileşim combination
bilimsel işletmecilik scientific management
bilişim information
bireşim synthesis
bohem bohemian Uylaşımsal olmayan bir yaşam yolu sürdüren biri, özellikle yazar ya da sanatçı
buyrum imperative

C
chef-d’oeuvre başyapıt

Ç
çağdaş contemporary
çelişki contradiction
çevren, ufuk horison
çoğulculuk pluralism
çözümleme analysis

D
darlık scarcity
davranışcılık behaviorism
değer value
değşinim vicissitude
denetim control
deneyim, yaşantı experience
devirici subversive
dizem rhythm
dizge system
dolaylılık, aracılık mediation
durdurma containment
duyunç conscience

E
edimsel actual
edimsellik actuality
egemenlik, baskıcı egemenlik domination; sovereignity
eğinim affinity
empati empathy
erek end
erk, güç power
erke energy
esenlik salvation
esprit de sérieux ciddiyet tini
eşgüdüm coordination
eş-uzamlı coextensive
etker effective
etken agent
etkerlik effectivenes, efficacy
etkili efficient
etkililik efficiency, efficacy
etmen factor
evrensel universal
ex post (Lat. ‘sonra-dan’) olaydan sonra

G
geçerli valid
gerçeklik truth
gerçeküstücü surrealist
girişim enterprise
gizil potential
gönderge referent
gönderme reference
gönenç affluence
gönenç toplumu the affluent society
göreli relative
görgül empirical, experiential
görgücülük empiricism
görüngü appearance
güç, erk power

İ
iç-bağ cohesion
içe-yasıtma itrojection
içgörü insight
içkin immanent
iki değerli ambivalent
iki-partici bipartisan
ilerleme progress
ileri işleyim toplumu advanced industrial society
iletişim araçları media
istenç will
iş gücü labor force
işlemsel operative, operational
işlemselcilik operationalism
işletmecilik management
işleyimsel, işleyimci industrial
iveğenlik exigency
iyelik possession

K
karşıçıkış objection
karşıt(çı)lık opposition
kavram concept
kendi self
kendilik entity
kılgı practice
kip mode
kitle iletişim araçları media
klasiksel classical
kuram theory
kurgu speculation (= theory); fiction
kurtuluş liberation

L
Lebenswelt yaşam dünyası, kılgı dünyası (the world of practice)

M
mandat mandate resmi bir yönerge ya da buyruk; seçilmiş bir kuruma verilen destek ya da görev ya da yetke
mülkiyet property
modern modern

N
nice quantum
nicel quantitative
niceleştirme quantification
nitel qualitative

O
olgu fact
olgusal real
olgusallık reality
olumsallık contingency
ortaklaşa collective
ortaklaşacılık communism, collectivism

Ö
öbekleşme constellation
öğreti doctrine
öğreti aşılama indoctrination
ölçün standard
ölçüt criterion
öncel precedessor
öncül premiss
önsav hypothesis
önsavsal, varsayımsal hypothetical
öte-dil meta-language
öz essence
özekkaç centrifugal
özerk autonomous
özerksiz heteronomous
öz-belirlenim self-determination

P
pekinlik certainty
post-mortem ölüm sonrası
promesse de bonheur mutluluk sözü

R
raison d’être varlık nedeni
res cogitans düşünen şey
res extansa uzamlı şey

S
sağaltıcı therapeutic
sağ duyu common sense
sağın(lık) exact(ness)
saltık absolute
sezgi intuition
sinirce neurosis
sinirceli neurotic
soğurmak absorb
sömürü exploitation
söylem discourse
statüko status quo
süreç process
sürekli (ad) continuum
şeyleşme reification

T
tanıt(lama) proof, demonstration
tarihçilik historicism
tasar project
tecim business
telos erek
tersinmezlik irreversibility
tikel, özel particular
topluluk community
töz substance
tutuculuk conservatism
türe justice
türenin yönetimi administration of justice

U
us reason
usdışı irrational
ussallık rationality
üstyapı superstructure
uygarlık civilisation
uygulayım, teknik technics
uygulayımbilim technology
uygulayımsal, teknik technical
uyuşumculuk conformism
uzam extension

Ü
üretici aygıt productive apparatus

V
varlıkbilimsel ontological

Y
yabancılaşma alienation
yanlışlık falsehood
yapı structure, construction
yapılaştırma, yapı construction
yarışmacı competitive
yaşantı experience
yatkınlık disposition, propensity
yazın literature
yeğinlik intensity
yerleşik olgusallık established reality
yerleşik toplum established society
yeti faculty
yetkeci authoritarian
yordam procedure
yönetim administration
yüceltme sublimation:
yüceltme-çözülüşü desublimation

Z

zahmet toil

Değerlendirmeler

Henüz değerlendirme yapılmadı.

Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.