Jean-Jacques Rousseau Toplumsal Sözleşme ya da Politik Hakkın İlkeleri / Du contrat social ou Principes du droit politique
165,00 TL 220,00 TL
Açıklama
DEVLET İDEASI tarihsel-kültürel bir kurgu değildir. İNSAN DOĞASINDAN gelir, ve istencin büyümesinden başka birşey olmayan bütün bir tarihsel sürecin ereğidir. Devlet (1) evrensel insan hakları, (2) duyunç özgürlüğü ve (3) yasa egemenliği üzerine kurulu edimsel etik yaşamdır ve insanın evrensel mutluluğu için ön-koşuldur. Etnisite, mezhep, sınıf, dil, eşey gibi kültürel ve doğal ayrımların üzerinde ve ötesinde olan modern Ulusların problemi reel Devlete kavramına uygun bir edimsellik kazandırmak, kötü ve çirkin devletleri eksiksiz olarak ussal Ulus-Devletler yaparak onları türdeşleştirmek, küresel etik yaşamı yaratmaktır. Kültür Tinin varoluş biçimini İdea ile eşitleme uğruna üstlendiği süreçtir.
Rousseau oluş sürecinde olan modern Ulus-Devletin kendisi oluş sürecinde olan bir kuramını üretir. Toplumsal Sözleşme henüz doxa ve episteme arasında durur. Ama Rousseau yapay bir etik, etik-dışı bir ideolojik program önermez. Politik-etik yaşam biçimini insan doğasından türetir. Gerçek etik yaşamın biçimi olarak Devlet İdeasının özsel momenti olan (1) “hakların eşitliği” kavramı “insan doğasının kendisinden türer” (s. 32). Hak kavramının zemini olan özgürlük kavramı da benzer olarak “insan doğasının bir sonucudur” (s. 10). İnsanın “özgürlüğünü yadsımak onun insan niteliğini, insanlık haklarını yadsımak demektir” ve “insan doğası ile bağdaşmaz.” “İstençten tüm özgürlüğü kaldırmak eylemlerden tüm ahlakı kaldırmaktır” (s. 14). (2) “Moral karakter” özgür insanın karakteridir, çünkü ancak duyunç özgürlüğü zemininde “ödevin sesi fiziksel dürtülerin ve hak itkinin yerini alır.” (s. 23). Neyin hak ve neyin haksızlık olduğunu duyuncun yargısı belirler ve her zaman haklı olmayan pozitif haklar her zaman duyuncun moral yargısı altında durur. Bu nedenledir ki pozitif Yasama doğal hak idealine doğru sürekli oluş durumundadır. Yine, Rousseau için (3) “yasalar Genel İstencin kararlarıdır” (s. 38), tikel insanların değil, ve yasa egemenliği yurttaşın egemenliği, yasanın gücü onun gücüdür. Yurttaş Toplumunun zor ile, şiddet ile hiçbir işi yoktur. Yurttaşlar arasında “eşitlik” öyle bir güç yaratır ki, “tüm şiddeti dışlar ve her zaman konum ve yasalar dolayısıyla uygulanır” (s. 51).
İlk kez Rousseau İstenci Devletin ilkesi olarak saptadı. Yurttaş üzerinde yetke olan Genel İstenç (volonté générale) yurttaşın kendi istenci olduğu için aynı zamanda “yetke olmayan bir yetkedir” (“une autorité qui n’est rien”), ve “yalnızca itkinin dürtüsü kölelik iken, kendimize verdiğimiz yasaya boyun eğmek özgürlüktür” (s. 23). Ve yasa “Genel İstenç”tir (s. 39).
“Toplumsal Sözleşme” ilgisiz ve gereksiz bir terimdir çünkü ‘sözleşme’ olumsaldır, bireyin özencine bağlıdır, ve olabilir ya da olmayabilir. Ama evrensel insan hakları, duyunç özgürlüğü ve yasa egemenliği temelinde özgür etik yaşam bir özenç sorunu değildir. Yurttaş özgür istencini ancak kendisi gibi Yurttaş olan başkalarının istencinde, kendi haklarını ancak eşit ölçüde başkalarının da hakları olan aynı haklarda bulur. Bu politik-etik yaşamın dışında, insan istençsiz bir hiçtir.
— Aziz Yardımlı
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
İlgili ürünler
Törebilim – 3 – Spinoza
66,00 TLTörebilim – 3 – Spinoza
66,00 TLTörebilim – 2 – Spinoza
66,00 TLTörebilim – 2 – Spinoza
66,00 TLTarih Felsefesi – 4 – Germanik Dünya – G. W. F. Hegel
51,00 TLG. W. F. Hegel
Tarih Felsefesi – 4 — GERMANİK DÜNYA
Çeviren: Aziz Yardımlı
136 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Hegel’in Tarih Felsefesi’nde modern dönem Dünya-Tininin evrensel özgürlük bilincini kavraması ile belirlenir. Özgürlük ancak özgürlük bilinci evrenselliği içinde bilindiği düzeye dek kavramına uygundur. Ancak despotik Birin ya da Birilerinin özgürlüğü olmayan, ancak bütün bir insanlığı kucaklayan evrensel özgürlük, bu kavramına uygun düşen özgürlük insanlığın engelsiz gelişiminin olanağıdır. Tarih olgusal olarak ya da görgül olarak alındığında, Germanik Tin Doğunun, Helenik tinin ve Roma tininin tarihsel vargısı, Dünya-Tininin kendisine karşı verdiği ve kendisine karşı kazandığı Özgürlük kavgasının bilincidir.
Tarih Felsefesi – 4 – Germanik Dünya – G. W. F. Hegel
51,00 TLMonadoloji – Leibniz
36,00 TLLeibniz
Monadoloji
Çeviren: Aziz Yardımlı (Türkçe-Fransızca-Almanca-İngilizce)
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Alman felsefeciliğinin babası olarak bilinen Leibniz (1646-1716) bilginin duyusal-algıdan türediği sanısı içinde olan İngiliz Görgücülüğü ile karşıtlık içinde, ve Usu felsefelerinin ve bütün bir varoluşun ilkesi, anlamı, değeri olarak kabul eden Spinoza ve Descartes ile birlikte Kıta Ussalcılığının önde gelen adları arasında durur. Ama Leibniz herşeyden önce bugün de onun notasyonu ile bütün bir modern dünyada fiziksel evrenin nicelik yanından anlatımı olarak kullanılan Kalkülüsün bulucusudur.
Monadlar ya da Birler “bireysellik ilkesinin” anlatımları olarak Batı felsefi geleneğine aittir ve soyut Biri gerçek varlık olarak görme eğilimindeki Doğu monizmi ile karşıtlık içinde durur.
Leibniz’e göre bu dünya olanaklı dünyaların en iyisidir ve ondaki kötülük, çirkinlik ve yanlışlık yalnızca ve yalnızca Tinin gelişiminde henüz etik, estetik ve entellektüel varoluşuna ilişkin bilgisizliğini bütünüyle yenmemiş olmasına bağlıdır. Özsel olarak ussal olan insan kendini görüngü dünyasında da saltık olarak ussallaştırma, onun sonsuz gizilliğine uymayan kötü biçimlerden özgürleşme olanağı ve zorunluğu altındadır. Varolan usdışı kültürel durum ussal gerçeklik karşısında zorunlu olarak güçsüz ve geçici hiçlikten başka birşey değildir. Ussal evren sonsuz bir monadlar çokluğu içinde bir uyum, bir “önceden-saptanmış uyum” varoluşudur. Leibniz’in ussal optimizmi henüz yarı yoldaki insanın bilgi, duyunç ve estetik duyarlıktaki toyluğunu onun yazgısı olarak ve böylece varoluşu anlamsız olarak gören nihilizme (ve pesimizme) erken bir yanıttır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.