-
Yöntem Üzerine Söylem - René Descartes
1 × 43,50 TL
-
Toplam : 43,50 TL
360,00 TL 480,00 TL
Stokta yok
Stokta yok
Hegel’in Tarih Felsefesi üzerine 1822-23 ile 1830-31 arasında verdiği derslerin ilk düzenlemesi felsefecinin ölümünden sonra 1837’de Eduard Gans tarafından ‘Tüm Yapıtlar’ın [Vollständige Ausgabe] parçası olarak yayımlandı. Bundan sonra eldeki tüm gereç 1847’de öğrencilerin ders notlarını Hegel’in kendi elyazmaları ile bütünleştiren Karl Hegel tarafından bir kez daha düzenlendi. Ve bunu Georg Lasson tarafından Hegel’in yapıtlarının ‘Eleştirel Yayım’ının [Kritische Ausgabe] bir bölümü olarak hazırlanan bir başka düzenleme izledi. Tüm bu çabalar doğal olarak eldeki felsefi içeriği yalnızca dışsal olarak toparladılar ve Hegel’in Tarih Felsefesi açıktır ki bu yapısı ile ona verilebilecek son biçimi kazanmış olmaktan uzaktır. Gene de bunun nedeni yalnızca çalışmayı yayıma hazırlayanın Hegel’in kendisi olmaması değildir. Hegel yaşamı boyunca içeriği sürekli olarak geliştirdi, yeniden düzenledi ve onu ideal kurgul biçime ulaştırmaya çalıştı. Ve yalnızca Tarih Felsefesi’nin değil, ama Mantık Bilimi de içinde olmak üzere bütün bir Ansiklopedik Dizgenin bir oluş sürecinde olması Felsefe Tarihinin işinin henüz bitmediğini, Logosun insan bilincinde açınmasının henüz tamamlanmış olmadığını gösterir. — Bu çeviri Karl Hegel’in düzenlemesinden yapıldı.
Hegel’in Tarih Felsefesi Ansiklopedik dizgesinin bir bileşenidir, ve daha tam olarak Tüze Felsefesi’nden (ya da “Nesnel Tin” alanından) “Saltık Tin” alanına geçiş momentini oluşturur. Tüm öncülü ile birlikte Tinin sonluluk bölgesine aittir, ve tüm içeriği ile henüz değerler alanının, saltık Tin alanının gerisindedir. Özsel olarak nesnel Tinin Kavramlarının gelişimini, realitelerinin idealitelerine eşitlenmesi sürecini izler.
Bu çözümlemenin herhangi bir öznel bakış açısına ya da dışsal amaca güdümlü olduğunu düşünmek felsefesinin dizgesel doğasını yadsımak, aslında onu göreli bir bakış açısına indirgemek olacaktır ki, en hafif bir deyişle, felsefe görünüşüne bürünen sıradan Anlağın işi her zaman budur. Eğer Hegel’in kimi tikel noktalarda yöntemli çıkarsama ile çeliştiği düşünülürse — ki pekala olanaklıdır —, bu önesürümün kendi nesnelliğini aklaması, öznel bir görüş olmaya son vermesi, görelilikten kaçınması gerekecektir ki, tam bu yolla yadsıdığını ileri sürdüğü şeyin kendisini yapmaya çabaladığını görecektir. Hegel felsefi çözümlemelerini bir Avrupalının, bir Hıristiyanın, bir Almanın göreli tarihsel bakış açısından üretmedi. Olanaklı en vurgulu anlamda, giderek en tutkulu anlamda, bakış açısının evrensel Usun/Logosun bakış açısı olduğunda, bir Alman ya da Batılı olarak yazmadığında, böyle kültürel sonlulukların üstünde ve ötesinde olduğunda diretti, ve bunu Tinin Görüngübilimi’nden başlayarak yaptı.
— Aziz Yardımlı
İçindekiler | Giriş Tarihin Coğrafi Temeli 65 Bölümleme 82 Bölüm I. Doğu Dünyası 87 Bölüm III. Roma Dünyası 207 Bölüm IV. Germanik Dünya 252 EKLER |
---|
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Leibniz
Monadoloji
Çeviren: Aziz Yardımlı (Türkçe-Fransızca-Almanca-İngilizce)
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Alman felsefeciliğinin babası olarak bilinen Leibniz (1646-1716) bilginin duyusal-algıdan türediği sanısı içinde olan İngiliz Görgücülüğü ile karşıtlık içinde, ve Usu felsefelerinin ve bütün bir varoluşun ilkesi, anlamı, değeri olarak kabul eden Spinoza ve Descartes ile birlikte Kıta Ussalcılığının önde gelen adları arasında durur. Ama Leibniz herşeyden önce bugün de onun notasyonu ile bütün bir modern dünyada fiziksel evrenin nicelik yanından anlatımı olarak kullanılan Kalkülüsün bulucusudur.
Monadlar ya da Birler “bireysellik ilkesinin” anlatımları olarak Batı felsefi geleneğine aittir ve soyut Biri gerçek varlık olarak görme eğilimindeki Doğu monizmi ile karşıtlık içinde durur.
Leibniz’e göre bu dünya olanaklı dünyaların en iyisidir ve ondaki kötülük, çirkinlik ve yanlışlık yalnızca ve yalnızca Tinin gelişiminde henüz etik, estetik ve entellektüel varoluşuna ilişkin bilgisizliğini bütünüyle yenmemiş olmasına bağlıdır. Özsel olarak ussal olan insan kendini görüngü dünyasında da saltık olarak ussallaştırma, onun sonsuz gizilliğine uymayan kötü biçimlerden özgürleşme olanağı ve zorunluğu altındadır. Varolan usdışı kültürel durum ussal gerçeklik karşısında zorunlu olarak güçsüz ve geçici hiçlikten başka birşey değildir. Ussal evren sonsuz bir monadlar çokluğu içinde bir uyum, bir “önceden-saptanmış uyum” varoluşudur. Leibniz’in ussal optimizmi henüz yarı yoldaki insanın bilgi, duyunç ve estetik duyarlıktaki toyluğunu onun yazgısı olarak ve böylece varoluşu anlamsız olarak gören nihilizme (ve pesimizme) erken bir yanıttır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.