Immanuel Kant — Töre Metafiziği Için Temellendirme / Grundlegung zur Metaphysik der Sitten
165,00 TL 220,00 TL
Açıklama
Kant’ın ahlak felsefesini de kapsayan törel felsefesi başlıca üç kitabında toplanır: Töre Metafiziği İçin Temellendirme (Grundlegung zur Metaphysik der Sitten), 1785, Kılgısal Usun Eleştirisi (Kritik der praktischen Vernunft), 1788, ve Töre Metafiziği (Die Metaphysik der Sitten), 1797.
Kant özgür istenci, istencin özgürlüğünü ya da saltık kendiliğindenliğini doğrulamada Rousseau’yu izler. Bundan sonra kendini izler ve tikel, göreli istenci evrenselleştirir. Temellendirme çalışması en yüksek ahlak ilkesini saptamaya ayrılmıştır. Bunda Kant insanın her zaman tutkulara boyun eğdiği ve onu eyleme belirleyecek bir özgür istencin olmadığı kanısında olan David Hume’un görüşlerini yadsır. Görgücülüğün haz ve acı duyguları üzerine kurulu hedonizmini ve yararcı etiğini etik-dışı olarak çürüten ilke bir ödevin yetkesini taşıyan kategorik imperativdir: İlkenin düzgüsünün evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin yolda davran. Çeşitli biçimlerde formüle edilebilen ilke Kant için tüm moral yargının temelinde yatar. Her insan her eylemini bu evrensele göre belirlediği zaman, kategorik imperativ ussal insan topluluğunu bir ideal erekler krallığı yapacaktır. Benim için haklı olan başka herkes için de öyle olmalıdır, ve bu yöntem gereği uzunca bir kategorik imperativler listesi doğacaktır.
Kant’ın eleştirel bakış açısı için moral nitelik doğal eğilimler ile karşıtlığın yeğinliği ile doğru orantılıdır. Buna göre, bir eylemin moral nitelik taşıyabilmesi için ussal istenç ve doğal istek, ödev ve eğilim çatışma içinde olmalıdır. Bu da temelsiz bir çıkarsamadır. Kant için, eğer eğilim ödev duygusu ile uyum içinde ise, eylem moral nitelikten yoksundur. Ahlak bir çelişki, ve çelişkinin çözümü bu dünyada olanaksızdır. “Bir kutsallık ideali” (ein Ideal der Heiligkeit) olarak ödev ve eğilim arasındaki uyumun sürekli olanaksızlığı ahlakı ereğine ancak öte dünyada erişebilecek umutsuz bir çaba yapar. İnsan amansızca sonsuza dek etik karakterden yoksun kalmaya yazgılanır, ve bu dünyada mutluluğa erişmenin olanaksızlığı onu ölümsüzlük konutlamasında avunç bulmaya götürür.
Temellendirme’de Kant kategorik imperativi aşağı yukarı kişisel bir buluşu olarak, insanlığa ölümsüz hizmetlerinden biri olarak sunar. Kant için moral felsefenin işi insana tikel durumlarda uygulanacak moral ilkeler saptamak olmalıdır. Bu yerine getirilmediği sürece, insan moral sorunlar karşısında güçsüz kalacaktır. Kategorik imperativ duyuncun üzerinde ve ötesinde olan sorgulanamayacak evrensel bir yasa olarak formüle edilmelidir. Ve Kant’ın “moral yasa” dediği şey de moral yargının ötesinde ve üzerinde, duyuncun yargısına bağışık ve çiğnenemeyecek bir kuraldır. Ahlak duyuncun bir işlevi olmak yerine, duyuncun kendisini etkisizleştiren bir saltık buyruk olur.
Kategorik imperativin birincil ölçütü belirli içeriğinin çelişkisiz ve bu bağlamda evrenselleştirilebilir olmasıdır. Kant evrenseli eytişimsel bir kategori olarak değil, karşıtlıksız “evrensel = evrensel” olarak anlar. Ama çelişkisiz bir evrensel, karşıtı da tikel durumlarda eşit ölçüde doğrulanamayan bir içerik salt soyut bir düşüncedir. Kant için ödev saltıktır, ya da genel, soyut bir düşünce, belirsiz olarak evrenseldir. Belirli ödevin karşıtının doğru olabileceğini, ödevlerin çatışabileceğini dikkate almaz. Ama belirli içerik göreli ya da olumsal karakterini dayatır. Bu durumda, kategorik imperativin kendisi ahlak-dışı olur. Kategorik imperativ Kant’ı hiç duraksamadan Gestapoya Anne Frank’ın adresini vermek zorunda bırakır.
— Aziz Yardımlı
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
İlgili ürünler
Törebilim – 3 – Spinoza
66,00 TLTörebilim – 3 – Spinoza
66,00 TLTinin Görüngübilimi — Georg Wilhelm Friedrich Hegel
360,00 TLTinin Görüngübilimi — Georg Wilhelm Friedrich Hegel
360,00 TLMonadoloji – Leibniz
36,00 TLLeibniz
Monadoloji
Çeviren: Aziz Yardımlı (Türkçe-Fransızca-Almanca-İngilizce)
112 sayfa; 1. Hamur; 170 × 100 mm
Alman felsefeciliğinin babası olarak bilinen Leibniz (1646-1716) bilginin duyusal-algıdan türediği sanısı içinde olan İngiliz Görgücülüğü ile karşıtlık içinde, ve Usu felsefelerinin ve bütün bir varoluşun ilkesi, anlamı, değeri olarak kabul eden Spinoza ve Descartes ile birlikte Kıta Ussalcılığının önde gelen adları arasında durur. Ama Leibniz herşeyden önce bugün de onun notasyonu ile bütün bir modern dünyada fiziksel evrenin nicelik yanından anlatımı olarak kullanılan Kalkülüsün bulucusudur.
Monadlar ya da Birler “bireysellik ilkesinin” anlatımları olarak Batı felsefi geleneğine aittir ve soyut Biri gerçek varlık olarak görme eğilimindeki Doğu monizmi ile karşıtlık içinde durur.
Leibniz’e göre bu dünya olanaklı dünyaların en iyisidir ve ondaki kötülük, çirkinlik ve yanlışlık yalnızca ve yalnızca Tinin gelişiminde henüz etik, estetik ve entellektüel varoluşuna ilişkin bilgisizliğini bütünüyle yenmemiş olmasına bağlıdır. Özsel olarak ussal olan insan kendini görüngü dünyasında da saltık olarak ussallaştırma, onun sonsuz gizilliğine uymayan kötü biçimlerden özgürleşme olanağı ve zorunluğu altındadır. Varolan usdışı kültürel durum ussal gerçeklik karşısında zorunlu olarak güçsüz ve geçici hiçlikten başka birşey değildir. Ussal evren sonsuz bir monadlar çokluğu içinde bir uyum, bir “önceden-saptanmış uyum” varoluşudur. Leibniz’in ussal optimizmi henüz yarı yoldaki insanın bilgi, duyunç ve estetik duyarlıktaki toyluğunu onun yazgısı olarak ve böylece varoluşu anlamsız olarak gören nihilizme (ve pesimizme) erken bir yanıttır.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.